KURS PROGRAMLARI
Zekâ, en basit anlamıyla bireyin becerilerini belirleyen zihinsel kapasitesini ifade
etmektedir. Bu durumda zekâ seviyesi yükseldikçe bireyin farklı konulardaki
becerilerini etkileyen zihin gücünün de arttığı, daha doğrusu bu iki değişkenin aynı
kavramı ifade ettiği söylenebilir. Sternberg (1997, s. 1030), zekâyı “çevresel şartlara
uyumu, onları biçimlendirme ve seçmeyi sağlayan zihinsel beceriler” olarak
tanımlamıştır. Buna göre insanın davranış ve becerilerinde zekânın rolü çok büyüktür.
Zekâ, Öktem (2001, s. 6) tarafından şu şekilde tanımlanmıştır: “Zekâ, zihnin öğrenme,
öğrenilenden yararlanabilme, yeni durumlara uyabilme ve yeni çözüm yolları bulabilme
yeteneğidir.” Bu tanımın da Sternberg'in (1997, s. 1030) tanımında yer alan unsurlardan
(uyum, biçimlendirme ve seçme) oluştuğu rahatlıkla ifade edilebilir. Nitekim Demirel,
Başbay ve Erdem'in (2006, s. 13) “Zekâ tanımları konusunda daha önce de belirtildiği
gibi her ne kadar tam bir fikir birliği sağlanamamışsa da, tanımlardaki ortak örüntüyü;
yüksek düzeyde yetenekler (soyut muhakeme, zihinsel temsil, problem çözme, karar
verme), çevreye uyum, öğrenme yeteneği oluşturmaktadır.” ifadesi de aynı unsurların
ortak kabul gördüğünü ortaya koymaktadır. Bu ifadede geçen yüksek düzeyde
yetenekler ve öğrenme, biçimlendirme ve seçmeyi karşılamaktadır, denilebilir.
Zekâ hakkındaki araştırmalar ile zekânın yapısı açıklanmaya çalışılmıştır. Zekânın
yapısı ile ilgili en önemli sorunlardan birini, zekânın kaç boyutlu olduğu, bu boyutların
neler olduğu ve aralarındaki ilişki oluşturmaktadır. Bu sorunun çözümüne yönelik
olarak ortaya atılan birçok kuram ve modelden biri de Çoklu Zekâ Kuramı‘dır.
3. ÇOKLU ZEKÂ KURAMI
Zekâ nasıl tanımlanırsa tanımlansın, eğitim açısından önemli olan, öğrenci hakkında
verilecek kararın doğruluğudur (Erkuş, 1998, s. 37-38). Çoklu Zekâ Kuramı, diğer bazı
zekâ kuramları gibi zekâya çok boyutlu bir bakış açısı kazandırmakla birlikte bunlardan
farklı olarak zekâ kavramının eğitime etkisi, eğitimde nasıl dikkate alınacağı gibi
konularda birtakım açıklamalar getirmiştir. Yani bu kuram öğrenci hakkında verilecek,
zihinsel yeterliklerin tespitine ve eğitim uygulamalarının mahiyetine yönelik kararların
doğruluğunu da bir problem olarak görmüştür. Çoklu Zekâ Kuramı'nı ortaya atan
Gardner'ın (1993, s. 94; Akt. Demirel ve diğer., 2006, s. 14) çalışmalarında üzerinde
durduğu şu üç soru, bu durumu ortaya koymaktadır:
1- Çocuk, genel güçleri gibi özel bir alandaki güce de sahip midir?
2- Farklı etkinliklerdeki performanslar arasında herhangi bir ilişki var mıdır?
3- Bir çocuğun bir alanda sahip olduğu güç, diğer alanlardaki performansını
kolaylaştırıcı ya da zorlaştırıcı mıdır?
Çoklu Zekâ Kuramı‘nın ortaya çıkışı, Gardner‘ın 1979 yılında “Project Zero” adlı bir
projeye “İnsan Potansiyelinin Doğası ve Ortaya Çıkarılması” konusunu grup olarak
çalışmak üzere katılmasıyla başlamıştır (Altan, 1999, s. 106). Zekâ konusundaki ilk
yaklaşımlar, zekâ ile ilgili özelliklerin doğuştan geldiğini ve sonradan değişmediğini
savunurken Çoklu Zekâ Kuramı, kalıtımın etkisini reddetmemekle birlikte zekânın
geliştirilebileceğini, çevresel faktörlerin zekâyı etkilediğini vurgulamıştır. Buna göre
zekâ seviyesi ve özelliklerini kalıtım, deneyimler ve çevresel faktörler belirlemektedir
(Vural, 2005, s. 71).
Çoklu Zekâ Kuramı'na göre çevresel faktörlerle olan etkileşim, zekânın
biçimlenmesinde son derece önemlidir. Gardner (1993; Akt. Demirel ve diğer., 2006, s.
14-15) bu faktörleri, kaynaklara ulaşma şansı, tarihsel-kültürel faktörler (toplumun
zekâya verdiği değer gibi), coğrafî faktörler (köy-kent farkı gibi), ailesel faktörler
(ailenin zekâya verdiği değer gibi) ve durumsal faktörler (sosyal çevrenin büyüklüğü
gibi) olarak sıralamıştır. Bu faktörler, zekânın gelişimini olumlu ya da olumsuz
etkileyen özellikler olarak bireyleri biçimlendirmektedir. Bu faktörlerin tamamının
eğitimle ilişkili olduğuna özellikle dikkat edilmelidir. Bu demek oluyor ki; eğitim,
bireylerin zekâlarının biçimlenmesinde son derece büyük bir role sahiptir.
Gardner'ın zekâyı tanımlarken öne çıkardığı beceriler; problem çözme, problemlere
farklı bakış açılarıyla yaklaşma ve yaşadığı topluma değerli kültürel ürünler sunmadır.
Bu beceriler, zeki olmanın ölçütlerinden kabul edildiğinde geleneksel zekâ kavramının
ifade ettiği sözel-dilsel ve mantıksal-matematiksel zekâ boyutlarının dışında kalan
birtakım özelliklerin de bu ölçütleri sağlayabileceği görülmüştür. Böylece zekânın
sözel-dilsel ve mantıksal-matematiksel alanla sınırlandırılmasının yanlışlığı
anlaşılmıştır (Demirel ve diğer., 2006, s. 15).
Gardner, zekânın bağımsız birçok türü olduğunu iddia etmektedir. Bu zekâ türleri ve
özellikleri şu şekildedir:
1- Sözel-dilsel zekâ, dili yazılı ve sözlü olarak etkili kullanma yeteneği ile
ilişkilendirilebilecek zekâ türüdür. Bu tür zekâsı yüksek olan bireyler dil
yeteneği içeren etkinlikleri başarıyla gerçekleştirmeye yatkındır ve bu kişilerin
başarılı olması muhtemel meslekler; öğretmenlik, yazarlık, şairlik, gazetecilik,
avukatlık, komedyenlik ve politikacılık olarak sıralanabilir.
2- Mantıksal-matematiksel zekâ, sayılar ve akıl yürütme zekâsı ya da
tümdengelim ve tümevarım ile akıl yürütme, soyut problem çözme ve birbiri
ile ilişkili kavramlar, düşünceler arasındaki karmaşık ilişkileri anlama
yeteneğidir. Mantıksal-matematiksel zekâsı yüksek olan kişilerin başarılı
olması muhtemel meslekler; yargıçlık, matematikçilik, ekonomistlik,
istatistikçilik, bilgisayar programcılığı, muhasebecilik, mühendislik ve
eleştirmenliktir.
3- Görsel-uzamsal zekâ, görsel dünyayı doğru olarak algılama ve kişinin kendi
görsel yaşantılarını yeniden yaratma kapasitesidir. Görsel-uzamsal zekâsı
yüksek olan kişilerin başarılı olması muhtemel meslekler; ressamlık,
karikatüristlik, heykeltıraşlık, mimarlık, dekoratörlük, tasarımcılık, fotoğraf
sanatçılığı ve harita mühendisliğidir.
4- Bedensel-kinestetik zekâ, problem çözmek ya da bir ürün meydana getirmek
üzere kasların etkili kullanımıyla ilgilidir. Bu tür zekâsı yüksek olan kişilerin
başarılı olabileceği meslekler şu şekilde sıralanabilir: cerrahlık, pandomim
sanatçılığı, balerinlik-baletlik, sporculuk, teknisyenlik, illüzyonistlik, aktörlük.
5- Müzikal zekâ, müzik formlarını algılama, ayırt etme ve ifade etme
kabiliyetidir. Müzikal zekâsı yüksek olan kişilerin başarılı olabileceği
meslekler; müzisyenlik, orkestra şefliği, müzik öğretmenliği, bestecilik ve
dansçılık olarak sıralanabilir.
6- Sosyal zekâ, diğer insanların ruh hallerini, duygularını, güdülerini ve
niyetlerini, nasıl çalıştıklarını, onlarla nasıl ortaklaşa çalışılabileceğini
anlayabilme, problemleri ve karışıklıkları çözebilme yeteneği olarak
tanımlanabilir. Öğretmenlik, politikacılık, liderlik, psikologluk, sosyologluk,
rehberlik, pazarlamacılık ve sosyal hizmet uzmanlığı, sosyal zekâsı yüksek
kişiler için uygun olan mesleklerdir.
7- Özedönük-bireysel zekâ, bireyin kendinin kuvvetli ve zayıf taraflarını, ruh
halini, niyet ve isteklerini anlayabilmesi ve bunlardan yola çıkarak yaşamını
daha etkin bir şekilde devam ettirebilmesidir. Bu tür zekâsı yüksek olan kişilerin psikolog, felsefeci, araştırmacı, şair, yazar, din adamı olduklarında
başarılı olma ihtimali daha yüksektir.
8- Doğacı zekâ, insanların doğadaki varlıkları, bitkileri, mineralleri, hayvanları
tanıma ve sınıflandırma yetenekleridir. Bu, Gardner'ın sonradan belirlediği ve
“Doğa zekâsı sayesinde biz doğal dünya içerisindeki nesneleri, canlıları,
bulutları, kayaları birbirinden ayırt ederiz” şeklinde nitelediği zekâ türüdür. Bu
tür zekâsı yüksek olan kişiler için daha uygun olan meslekler; zoologluk,
biyologluk, çevre bilimciliği, çiftçilik, ziraat mühendisliği, meteorologluk,
jeologluk ve arkeologluktur.
(Demirel ve diğer., 2006, s. 15-39; Altan, 1999, s. 108-109; Bümen, 2004, s. 9-
18; Gardner, 2010, s. 10; Saban, 2004, s. 7-14)
Kesinleşmiş bir zekâ alanı olduğunu düşünmese de Gardner'ın (2010, s. 10) bahsettiği
dokuzuncu zekâ alanı, varoluşçu zekâdır. Ona göre bu zekâ sayesinde insanlar “Ben
kimim? Bana ne olacak? Neden âşık oluruz?” gibi varoluşsal sorular sorabilir.
4. ÇOKLU ZEKÂ KURAMI VE EĞİTİM
Çoklu Zekâ Kuramı, zekâ kavramı hakkında sahip olunan düşünceleri derinden
etkilemiştir. Kuramın getirdiği anlayış değişikliği aşağıdaki tabloda özetlenmiştir.
Tablo 1. Çoklu Zekâ Kuramı'nın Getirdiği Anlayış Değişikliği
Eski Anlayış Yeni Anlayış
1- Zekâ doğuştan kazanılır, sabittir
ve bu nedenle de asla değiştirilemez.
1- Bir bireyin kalıtımla birlikte getirdiği zekâ
kapasitesi iyileştirilebilir, geliştirilebilir,
değiştirilebilir.
2- Zekâ, niceliksel olarak ölçülebilir
ve tek bir sayıya indirgenebilir.
2-.Zekâ, herhangi bir performansta, üründe veya
problem çözme sürecinde sergilenir.
3- Zekâ, tekildir. 3- Zekâ, çoğuldur ve çeşitli yollarla sergilenebilir.
4- Zekâ, gerçek hayattan
soyutlanarak (yani belli zekâ testleri
ile) ölçülür.
4- Zekâ, gerçek hayat durumlarından veya
koşullarından soyutlanamaz.
5- Zekâ, öğrencileri belli seviyelere
göre sınıflandırmak ve onların
gelecekteki başarılarını tahmin
etmek için kullanılır.
5- Zekâ, bireylerin sahip oldukları gizil güçlerini
veya doğal potansiyellerini anlamak ve onların
başarmak için uygulayabilecekleri farklı yolları
keşfetmek için kullanılır.
(Vural, 2005, s. 223)
Çoklu Zekâ Kuramı'nın zekâ ile ilgili anlayış farklılığının en çok etkilediği alanlardan
biri, eğitim olmuştur. Saban'a (2004, s. 154) göre “gerçekte bu teori, bir eğitim ve
öğretim felsefesidir”. Çoklu Zekâ Kuramı'nın sınıf uygulamalarında dikkat edilmesi
gereken temel kurallar şunlardır:
1- Öğretmenler, bütün zekâlara eşit derecede önem vermelidir,
2- Öğretmenler materyal sunumunda tüm zekâ alanlarını geliştirici ya da tüm
zekâ alanlarını kullanmaya yönelik etkinlikler hazırlamalıdır,